Yalınayak Sokrates ve Ölüm Cezası
Ankara'da yaşamanın ne güzel bir şey olduğunu yeniden düşünüyorum, birkaç gündür... Yalınayak Sokrates'i izledikten sonra giderek bir kültür kenti olan Ankaramızla, başta Genco Erkal olmak üzere sanatçılarımızla bir kez daha gururlandım...
Bizim ilk gençlik yıllarımızın örnek bilgesi öğrencisinin satırlarıyla kitaplarımızın sayfalarındaydı... Ama işte kanıyla, canıyla, sorularıyla, içinin aydınlığıyla sahnede değil sanki aramızda... Felsefesiyle, sorularıyla, savunmasıyla ve baldıran zehiriyle...
Okullarda nasıl izletmeli Sokrates'i...
Genco Erkal'i ve olağanüstü başarılı ekibini okul okul gezdiremeyiz ama her okulda amatör tiyatrolar kurabiliriz. Her okulda Bir Yalınayak Sokrates bulabiliriz, sahneye çıkmak için can atan bunca öğrenci içinde...
Gençleri baştan çıkarıyor suçlamasıyla ölüme mahkum edilen bilgenin ölüm karşısındaki tavrını çocuklarımız görmeli...
Atina'nın at sineği diye anılan bu ilkçağ bilgesinden çocuklarımızın alacağı çok şey var.
İşte oyundan inciler:
"Hepimiz ne kadar salak olursak demokrasimiz de o kadar salak olur."
"Gerçeğin araştırması dünyadaki bütün kadınlardan daha çekicidir."
"Sorgulamadan ancak köleler yaşar."
"Beni öldürmekle bana çok büyük bir armağan vereceksiniz; kentime ise kötülük edeceksiniz... Ben yaştaki bir ihtiyar zaten bir süre sonra köşesinde unutulacak kendi kendine ölüp gidecektir ; ama ya ölüm cezamı onaylarsanız? Bana hak etmediğim kadar büyük bir armağan verecek beni ölümsüzleştireceksiniz..."
"Işıktan kaçarsak batağa saplanırız."
"Bir insan bir dava uğruna ölmüşse sürekli konuşulur."
"Ölümümü kendileri için bir zafer sanıyorlar."
Ve ilkçağın sevimli, keskin zekalı nükteci bilgesi şu çarpıcı duasıyla yüreğimizdeki saltanatını biraz daha pekiştirdi: "Tanrım... Aldığımdan çok vereyim... Nefret ettiğimden çok seveyim..."
"Bir insan ve bir devlet için en değerli şey özgürlüktür."
Koca Bilge Sokrates, bugün yaşasaydı kuşkusuz daha ne saptamalarda bulunacak ve sorularıyla bizim uykularımızı kaçıracaktı. Ankara, 2007