Türkçenin Tarihsel Gelişimi




Türkçenin Konuşulduğu Bölge

Türkçe, Asya ve Avrupa’yı içine alan geniş bir bölgede konuşulan, bir sava göre 8.500 yıllık bir tarihsel geçmişe sahip olan ve yaklaşık 150.000.000 kişinin konuştuğu bir dildir. Bugün, Türkçe, dile dönüşmüş pek çok lehçesiyle birlikte Sibirya’nın kuzeydoğusundan Çin içlerine kadar; Asya’da Hazar denizine , Anadolu’yu içine alan ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir bölgede ve çok sayıda ülkede konuşulmaktadır.

Türkçe Latince gibi değişik lehçeler ve diller doğuran bir ana dildir.

2. Türkiye Türkçesine gelinceye kadar anadilimizin geçirdiği evreleri şöyle belirleyebiliriz:

2.1. Ana Türkçe ya da ilk Türkçe: Oluşumu milattan çok öncelere uzanmaktadır.Bir sava göre Türklerin ve Türkçenin tarihi günümüzden 8. 500 yıl önceye uzanmaktadır.(1)

2.2. Orhun ve Yenisey yazıtlarıyla Uygur Türkçesini kapsayan Eski Türkçe dönemi: 7.-10. Yüzyıllar.

Türkçenin elimizde bulunan en eski en uzun ve en önemli ürünleri 8. yüzyıldan kalan Orhun Yazıtları’dır. Orhun Yazıtları’ndan daha eski olan Yenisey yazıtları kısa mezar taşı yazılarıdır. Orhun yazıtları incelendiğinde Türkiye Türkçesine gelinceye kadar şu ses değişmeleri olduğu gözlenmektedir: (2)

k-g: kök-gök,  
kündüz-gündüz

d-y: adgır-aygır,  
udımak-uyumak

g-ğ: yagız-yağız,  
oglı-oğlu

b-v: birmiş-vermiş,  
sab-sav

2.3. Karahanlı(ya da Hakaniye) Türkçesi: 11.- 13. yüzyıllar. Bu dönemde İslamlığı benimseyen Türklerin bize ulaşan önemli yapıtlarından biri Kaşgarlı Mahmut’un Arapça kaleme aldığı Divanü Lügati-t Türk’tür.

Aynı döneme ait Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig adındaki 6645 beyitlik yapıt ‘kut, mutluluk veren bilgi’ anlamına gelen edebi bir yapıttır.

“Erdemin başı dil”

“İnsan dilince değişir kader, 
Ya yurda baş olur, ya başı gider”

“Aman sözün aydın olsun, öz olsun, 
Işık saçsın, bakan köre göz olsun” Kutadgu Bilig’den 


Bu yapıtlardan yaklaşık bir buçuk yüzyıl sonra yazılan ve ‘gerçeklerin eşiği’ anlamına gelen Atabetü’l Hakayık, aruz ölçüsüyle ve manzum olarak yazılan eğitici ahlak kitabıdır.

2.4.Eski Anadolu Türkçesi: Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra aydın çevrelerinde İslamıyetin etkisiyle Arapçanın ve Farsçanın etkisi görülmüş, hatta Anadolu’da bir süre Arapçanın bir süre da Farsçanın resmi dil olduğunu; bilim sanat yapıtlarının bu dillerde yazıldığını görüyoruz. (Anadolu Selçuklu Devleti)

Anadolu’da beylikler döneminde Karamanoğlu Mehmet Bey’in bugün de sözü edilen ve tarihsel değeri olan fermanı önemlidir. 1278’de bir ferman yayınlayan Karamanoğlu Mehmet Bey şöyle der:”BUNDAN BÖYLE, DİVANDA, DERGAHTA, BARGAHTA, ÇARŞIDA, MEYDANDA TÜRK DİLİNDEN BAŞKA DİLLE KONUŞULMAYACAKTIR.” Türkçenin resmi dil olarak hem resmi kuruluşlarda hem dinsel kurumlarda hem de halka açık yerlerde tek dil olarak kullanılmasını buyuran bu ferman, ulusal bilincin bir ifadesi olarak önemlidir.

2.5. Osmanlıca ve Yeni Türkçe: 15. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl başlarına kadar Türkiye Türkçesi Osmanlıca olarak adlandırılmaktadır. Dilde ikiliğin yaşandığı bu dönemde halk ve aydın kesimin dili edebiyatı farklı çizgilerde gelişir. Türkiye Türkçesi özellikle 16. yüzyıldan sonra -Arapça, Türkçe,Farsça karışımı yapay bir dile- Osmanlıcaya dönüşür.

Dil Devrimi ve Türkçe


Ulusal bağımsızlık Savaşı’nın ardından başlatılan ve her alanda çağdaşlaşmayı amaç edinen devrimlerden biri de Dil Devrimi’dir. Türkçemizin bugün ulaştığı düzey, dil devriminin sonucudur.

Atatürk, geniş halk kitlelerinin eğitimini kolaylaştırmak amacıyla öğrenmesi çok güç olan ve Türkçe’nin yapısına uymayan Arap abecesini bırakarak Latin abecesini kabul etmiş(yazı devrimi) bunun hemen ardından 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti(Türk Dil Kurumu) ile ‘Dil Devrimi’ni başlatmıştır.

Dil Devrimi kapsamında Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilenlerden bazıları:

-Türkçenin ilk ürünlerinden başlayarak eldeki metinler yayımlanmıştır.
-13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan kaynakların taranması sonucu 8 ciltlik Tarama Sözlüğü hazırlanmış ve yayımlanmıştır. Tarama çalışmaları sonucu, eski metinlerde unutulan sözcükler yeniden canlandırılmıştır. Erdem, us, yanıt, konuk, arıtmak, öykünmek, evren, aklamak, değin, denli sözcükleri gibi...
-Anadolu ağızlarının sözvarlığından derlemeler yapılarak 12 ciltlik Derleme Sözlüğü yayımlanmıştır. Abartmak, albeni, alan, çaba, işkillenmek, kınamak, kuşku, kıvanç, kavşak, doruk, yozlaşmak, ivedi, kuzey, güney gibi sözcükler derleme yoluyla dilimize kazandırılmıştır.
-Bilim ve sanat dallarına ilişkin kavramları karşılamak amacıyla terimler türetilmiş, sözlükler hazırlanmıştır. Atatürk bizzat matematik terimleri türetmiş, bir de geometri kitabı yazmıştır. Açı, açıortay, dikdörtgen, kenarortay, üçgen, ikizkenar üçgen eşkenar üçgen, kesit, eşit, artı, eksi, pay, payda, çarpı, yay, kiriş, oran orantı, yamuk, eğik, çap, yarıçap, izdüşüm, içbükey, türev, terimlerini Türkçemize kazandıran Atatürk’tür. (3)
-Askerlik terimlerinin Türkçeleştirilmesine katkıda bulunmuş, er, teğmen, asteğmen, üsteğmen, subay, yarbay, kurmay, tümen, öncü, artçı denizaltı, uçaksavar,birlik, konuş terimlerini komutanlarla oluşturmuştur. (4)
-Dilbilgisi, sözlük ve yazım kılavuzu hazırlanmıştır.

Dil Devriminin sözvarlığımıza getirdiklerini Doğan Aksan “Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını” adlı yapıtında şöyle dile getirir:

“1931’de gazete haber dilinde yüzde 35 olan Türkçe sözcük oranı, Dil Devrimi’nden sonra 1936’da yüzde 48’e, 1946’da yüzde 57’ye, 1965’te yüzde 60’a yükselmiştir.

Bu çıkış sürerek 1970’ten sonra yüzde 70’i geçmiştir.

Sait Faik Abasıyanık’ın yapıtlarında Türkçe sözcük oranı yüzde 67,

Reşat Nuri Güntekin’de yüzde 74,

Agah Sırrı Levent’te yüzde 78,

Necati Cumalı’da yüzde 81,

Oktay Akbal’da yüzde 86

Hasan Eren ve Nurullah Ataç gibi araştırmacı yazarlarda yüzde 90’ ı geçmektedir.”(5)

Dil Devrimiyle başlayan ”Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma” çalışmaları bugün ne durumdadır?


Bugün dünyada iletişim olanakları eskiyle karşılaştırılamayacak kadar artmıştır. Tüm diller gibi Türkçe’nin de büyük çapta iletişim araçlarının etkisine girdiğini söyleyebiliriz. İnsanlar kendi dar çevrelerinin dilinden çok radyo televizyon gazete gibi iletişim araçlarını etkisiyle her gün yeni sözcükler duymakta, yabancı sözcükler kullanmaya yönelmektedir:market, piknik, adviser, fast-food, t-şhirt gibi...

Hızlı nüfus artışı, okulların artan nüfusla orantılı olarak artmaması, sınıfların kalabalık oluşu, anadili öğretimindeki kaliteyi düşürmektedir.

Okuma alışkanlığının olmaması, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra –tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İngilizcenin etkisinin artması, kitle iletişim araçlarında kullanılan dilin özensizliği en önemli sorunlarımızdan bazılarıdır.

Dilimiz yine kirlenmiştir. Dilimizin Atatürk’ün deyişiyle yeniden “yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması” için her yurttaşın çaba sarfetmesi gerekmektedir. Kasım 2005

Yararlanılan Kaynaklar:

Doğan Aksan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını

Ömer Asım Aksoy, Türk Dili Dergisi, 1981, Mayıs sayfa 668; 

Emin Özdemir, Türk Dili Dergisi 1981, sayfa 693