Nuhun Gemisi'yle Tarihin Derinliklerine Yolculuk ve Og'dan Oğura


Og'dan OÄŸur'a

Ulusal Kanal’da ilgiyle izlediğim Nuhun Gemisi Programı, her hafta tarihe ışık tutuyor; okumayan araştırmayan insanımıza okuma araştırma heyecanı aşılıyor. Dr. Doğu Perinçek’in bu programda zaman zaman adını andığı 2012’de yayınlanan Og’dan Oğur’a kitabını nefes nefese okumuş ve Türkçeyi okullarda öğretmeye çalışmış bir öğretmen olarak kitabın sonundaki kaynakçayı görünce hayretler içinde kalmıştım.

Bildiğimiz gibi 2008 Martında tutuklanan Doğu Perinçek, 10 Mart 2014’te tahliye edilmişti. Daha dün gibi ... Silivri Cezaevini, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sesleriyle çınlattığımız, biber gazı yediğimiz o sancılı kumpas günleri. On binler, dışarıda sloganlarımızı atarken içeride yurtseverlerin tıpkı bir ipekböceği gibi kozasını ördüğünden birçoğumuzun haberi yoktu. Üniversitelerimizde yayın kıtlığından yakınılır, hapishanede bile ne çalışmalar yapılabileceğini göstermesi açısından hepimize örnek olacak bir eser var karşımızda.

Silivri’de yapılan bu kapsamlı çalışmadan söz etmek bir vatan borcu gibi geldi bana.

Yazar önsözde, büyük bir alçakgönüllülükle, “Bostana girildiği düşünülebilir. Bir bakıma doğru, tarihçilerin ve dilbilimcilerin alanına girilmiştir. Ancak çalışmanın asıl alanı devlet teorisidir.” dese de okur çok yönlü bir bilgi şöleniyle karşılaşıyor. Yazarın politikacı, hukukçu kimliğini besleyen derin kültürü, dil ve tarih birikimi okuru şaşırtacak boyutta. Ayrıca bu kitap için -cezaevi koşullarında- yetmişi çeviri olmak üzere yüz kırk altı kaynak taramış olması kitabın önemini arttırıyor, okuyucuya, iyi ki bostana girilmiş, dedirtiyor.

Kitapta, Türk devletlerinin örgütlenme aşamaları Türkçe sözcüklerin izleri sürülerek açıklanıyor. “Türk, Og, Ogur, Oguz, Bodun, il ve Tengri” kavramlarının Türklerin devletleşme ve uygarlaşma süreciyle bağlantılı olduğunun altı çiziliyor. Bu sözcüklerin kökenleri, tarihsel gelişimi üzerine belgelere dayalı bilgiler sunuluyor. Kitaptan süzdüklerimin tümüne bu yazıda yer vermek olanaksız. En çarpıcı bulduğum bazı saptamalarla yetineceğim: Çocuklarımıza ad olarak verdiğimiz Oğuz sözcüğünün “boylar” anlamına geldiği; kökünün “boy” anlamına gelen “og”, “ok” sözcüğünün beş bin yıla uzanan geçmişinin olduğu; Türk sözcüğünün MS 542’de Çin hanedan kayıtlarında karşımıza çıktığı; Orhun Yazıtlarında geçen Bilge Kağan’ın; Türük Bilge Kağan diye anıldığı, İran Destanı Şehname’de Turan ve Türk sözcüklerinin aynı anlamda kullanıldığı, “Türk” sözcüğünün “töreli, örgütlenmiş, düzenlenmiş” anlamına geldiği…

Kitapta, Türklerin, Asya’dan Avrupa’ya geniş bir coğrafyada büyük devletler kurmayı başarmalarının gizleri üzerinde de durulmuş.

Kitabın yaşadığımız süreçte önümüzü aydınlatacak önemli saptamalarından biri de Türk kavramının Türk tarihi içinde ırk anlamında kullanılmadığı, Türklerin kendilerini ırkla değil, dille ve kültürle tanımladıkları gerçeği. Kitapta bana göre öne çıkan sav: Türk, Türkçe konuşandır.

Dille birazcık ilgisi olanların bildiği bir temel kural vardır: Sözcükler ihtiyaçtan doğar, yeni kavramlar ortaya çıkınca bunlara karşılıklar aranır, bazen eski sözcüklere ekler getirilerek yeni sözcük türetilir, bazen de başka dilden sözcük alınır ve bu ihtiyaç karşılanır. Bir dilin sözcüklerinin tarih içinde yaptığı uzun yolculuk o milletin tarihine ışık tutar.

Kitabın Türklük tartışmalarının yoğunlaştığı süreçte yayınlanmasının bir tesadüf olmadığını düşünüyorum; çünkü bilgisiz ve bilimsiz politik tartışmalarla şaşkınlaştırılan halkımıza kitabın söyleyeceği çok sözü var. Özellikle anayasadan “Türk Milleti sözü çıkarılsın” diyenlere tavsiye olunur.

Nuhun Gemisi’nin yeni bilimsel çalışmalara, araştırmalara bir kapı açacağını, Türk medyasında büyük bir boşluğu dolduracağını düşünüyorum.

Bu yazı Aydınlık Gazetesi'nde 06. 05. 2017 tarihinde yayınlanmıştır.


https://www.aydinlik.com.tr/kultur-sanat/2017-mayis/nuhun-gemisi-yle-og-dan-ogur-a