Kuvayı Milliye Kadınları




Datça’dan “Kuvayı Milliye Kadınları” geçti.

Nezihe ARAZ’ın yazdığı oyun, Özlem Dede’nin yorumuyla Datça Amfitiyatro’da gösterildi. Söz konusu vatansa… Vatan tehlikedeyse… Verilecek cevap önce vatan olmalıydı. Oyun, kısaca işgalcilere kadınların verdiği yanıtı anlatıyordu.

İzleyicileri işgal yıllarına götüren oyun, işgallerin, savaşların kadın kahramanlar yarattığını anlatıyordu. Bu kahramanların bazıları kalemiyle, beyniyle savaşıyordu, bazıları ise silah kuşanıp, cepheye koşuyordu: Oyunda izlediğimiz Halide Edip, Darülfünunlu Saime, Kara Fatma, Kağnıcı Kız, Deli Gülnar, Yörük Kızı Emine gibi.

O erdemli kadınlar unutuldu mu?

Gençler onları yeterince tanıyor mu?

Kurtuluş Savaşımızın kadın cephesi yeterince işlenmedi. Ne sinemada ne tiyatroda ne yazın alanında. Oysa içlerinde dizilere, öykülere, romanlara konu olacak ne tipler var. Her biri yaratıcısını bekliyor, ölümsüzleşmek için.

İçlerinde çocuk yaşta kızlar var: Cephedeki adıyla Türk Jan Dark’ı, on iki yaşında onbaşı rütbesi alan ve asker babasıyla cepheden cepheye koşan Küçük Nezahat gibi.

Kafkas cephesinde eşini, batı cephesinde iki oğlunu şehit veren, altınlarını satıp silah ve at alarak savaşa katılan Binbaşı Ayşe; Fransızlara karşı savaşta Osmaniye’de şehit düşen müfreze komutanı Tayyar Rahmiye; Gazi eşinin ölümünden sonra silah kuşanıp Kurtuluş Savaşı’na katılan cepheden cepheye koşan Kara Fatma gibi savaşçı kadınlar var.

Pozantı’da sekiz yüz kişilik Fransız ordusunu pusuya düşüren Kılavuz Hatice gibi yürekli, köylü kadınlar var. Onlardan çok azı yurtsever kalemlerin romanlarında ölümsüzleşti: Ulus Dağı’na Düşen Ateş romanındaki Gördesli Makbule gibi. Yazar Mustafa Yıldırım'a bu anlamlı roman çalışması için şükran borçluyuz.

O kahraman kadınlarımızın bazıları on sekizinde vatanın kurtuluşunu göremeden öldü. Adları kaldı mezar taşında: Ahmet kızı Ayşe gibi.

Onlar, bir ulusun onurlu yaşaması için en değerli şeylerini, canlarını feda etmeyi göze almıştı. Hiçbiri ödül, nişan beklememişti. Sağ kalanlar, savaştan sonra da eski hayatlarına devam ettiler.

Anadolu’nun dünkü öncü kadınlarıydı onlar. Bugünün özgür, çağdaş Türk kadınının önünü açan devrimci kadınlardı.

O erdemli kadınları hatırlamak, anılarını canlı tutmak, gençlere tanıtmak geride kalanları sadece yüceltir.

Tarihini unutan uluslarınsa tıpkı hafızasını yitiren insanlar gibi nerede ne zaman saçmalayacağını kimse bilemez. Ocak 2012