Manastır, Resne, Ohrid, Üsküp
Kocacık Belgeseli’ni yerinde izlemek için yola çıkan bir otobüs dolusu gezgin, gezinin ikinci günü Selanik’ten Manastır’a doğru yol alıyoruz. Yunanistan üzerinden Makedonya’ya Atamızın ve onun atalarının izini sürüyoruz Balkan coğrafyasında. Kocacık Makedonya’da Ohrid ve Üsküp arasında dağlık bölgede küçük bir köy. Önce Manastır, Resne ve Ohrid’i gezeceğiz.
Haritalarda Bitola adıyla geçen Manastır, Makedonya’da ilk durağımız. Selanik’ten iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Manastır’a, Makedonya’nın ikinci büyük kentine ulaşıyoruz. Mustafa Kemal’in askeri liseyi okuduğu (1385-1912) Osmanlı şehri. Bizim orta boy kasabalarımızı andırıyor.
Mustafa Kemal’in liseyi okuduğu Manastır Askeri İdadisi’ni, gençlik aşkı Eleni Karinte’nin yaşadığı evi göreceğiz.
1896’da Manastır’daki okula yatılı olarak kaydolan Mustafa Kemal’in 1899’a kadar okuduğu Askeri İdadi Manastır Kültür Müzesi olarak hizmet veriyor. Burada,Makedonya tarihine ve kültürüne ait eserler sergileniyor. Binanın bir bölümü Atatürk’e ayrılmış. Burada Yılmaz Büyükerşen tarafından çalışılmış, Atatürk’ün balmumu heykeli ve bazı eşyaları, fotoğrafları, onun hakkında yazılmış eserler sergileniyor. Ayrıca Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanmış bir film gösteriliyor. Yerli ve yabancı turistlerin en çok etkilendikleri belgelerden birisi, Mustafa Kemal’in gençlik aşkı Eleni Karinte’nin Mustafa Kemal’e yazdığı mektup. Mustafa Kemal’e ulaşıp ulaşmadığı konusunda kesin bir bilgi sahibi olmadığımız bu mektubu Eleni, “Ebediyen seni seven ve bekleyen senin Eleni Karinte.” cümlesiyle bitiriyor.
Evliya Çelebi'de Manastır
Evliya Çelebi’nin, Manastır’da 70 cami ve mescitten söz ettiği bilinir.
Manastır’da, azalan Türk ve Müslüman nüfus nedeniyle bu camiler boş. Ayakta kalan Koca Mimar Sinan Camii, İshak Camii, Haydar Kadı Camii, Yeni Cami, Türk Çarşısı ve Bedesten, turistlerin uğrak noktaları. Bedesten’de Osmanlı döneminden kalma 86 dükkan bulunmakta.
Askeri İdadi’nin yakınındaki otuz metre yüksekliğindeki Saat Kulesi, şehrin sembollerinden birisi.
Manastır’da İskender Heykeli, camiler, kiliseler, çok dinli, çok kültürlü bir şehirde dolaştığınızı, bu şehrin imparatorluklar görmüş geçirmiş önemli bir kültür ve ticaret şehri olduğunu her fırsatta hatırlatıyor.
Bu şehri gezerken sanki Türkiye’de dolaşıyormuş gibi duygulara kapılıyoruz. Osmanlı Döneminin ruhu, çarşılarda, camilerde, şehrin merkezindeki konutlarda hala yaşıyor.
Manastır'da Türk Çarşısı
Türk çarşısı üzerine ilginç bilgiler veriyor rehberimiz Enver Ahmet: Osmanlı zamanında çarşı oldukça hareketlidir. Her ürünün pazarı vardır: Boza pazarı, pekmez pazarı, salep pazarı… Osmanlı zamanında bu pazardaki dükkanların yüzde altmışı Türklere aitti, pazarın dili Türkçe’ydi.
Bini aşkın dükkanın ise sahibi Türk’tür. 2017 temmuzunda tek Türk dükkanı olduğunu öğrendik. Manastır’da göz dolduran tarihi evlerin Osmanlı paşalarına, vali ve askerlerine, devlet memurlarına ait olduğunu da Enver Ahmet’ten öğrendik.
1912’ye kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Manastır’da şimdilerde yaklaşık elli Türk ailesi kalmış. Türkler, İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir ve Manisa’ya göç etmiş.
Resneli Niyazi’nin Mekanı
Yaklaşık bir saatlik otobüs yolculuğundan sonra Manastır’dan Resne’ye geçiyoruz. Resneli Niyazi’nin evi ziyaret noktamız. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli isimlerinden birisi olan Resneli Niyazi, Manastır Askeri İdadisi’ni ve İstanbul’daki Harp Okulu’nu bitirmiş, 1897 Osmanlı-Yunan savaşında büyük başarı göstermiş, Sırp ve Makedon komitacılara karşı savaşmış.
Resneli Niyazi, 1908’de Abdülhamit yönetimine başkaldırarak taburuyla dağa çıkan Binbaşı Enver Bey, Ohrid’li Eyüp Sabri ile bu ayaklanmaya katılır. Selanik Hükümet konağı işgal edilir, ayaklanmayı bastırmaya gelen Padişahın adamları öldürülünce ayaklanmanın bütün ülkeye yayılmasından korkan padişah 24 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet’i ilan etmek zorunda kalır.
31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılmasında da görev alan Resneli Niyazi, ordudan ayrılarak Resne’ye döner. Şehrin imarı için çalışır.
Resneli Niyazi’nin en büyük hayali, Resne’yi küçük Paris yapmaktır; fakat daha kırk yaşındayken öldürülünce, hayali de yaptırmaya başladığı köşk de yarım kalır. Ölümünden sonra torunu tarafından tamamlanan bu gösterişli ev, Resne Kültür Evi olarak turistlerin uğrak noktalarından biri; fakat evin içinde ona ait hiçbir eşya yok.
Ohrid
Resne’den sonraki durağımız: Ohrid. Makedonların, Türklerin ve Arnavutların yan yana yaşadığı Ohrid’in çoğunluğu Makedon, Türklerin nüfusu ise yüzde onu aşmıyor. Ohrid gölünün hayat verdiği bu turistik şehrin nüfusu, kışın 55 bin iken yazın 85 bine çıkıyor. 1395’te Osmanlı egemenliğine giren şehir, 1913’e kadar Osmanlı yönetiminde kalmış. Ohrid’de Roma ve Osmanlı döneminden kalma birçok eserle karşılaşıyoruz. Camiler, Bedesten, Hamam ve Türk Çarşısı.
Kiril alfabesinin doğduğu yer olması nedeniyle Slavlar için son derece önemli dini ve kültürel bir merkez. Tıpkı Yahudilerin Kudüs’ü gibi. İncil burada Kiril alfabesine çevrilmiş, Kiril alfabesi buradan yayılmış. Rehberimiz Enver Ahmet, Ohrid’de 360 kilise, 23 cami, üç hamam olduğunu söylüyor.
Ohrid gölü, iki milyon yılda oluşmuş, çevresine hayat veren bir göl. Ohrid şehri de gölü de sakinliğiyle yeşili ve maviyi buluşturan fakat sıcağıyla bunaltmayan iklimiyle çekici bir yer. Çevresindeki dağlardan akan çok sayıda kaynak suyuyla beslenen bu gölün balıklarının ilginç öyküsünü dinliyoruz.
Ohrid gölündeki balıkların pulundan yapılan inciler oldukça ünlü.
Roma döneminden kalma birçok eser de yer alıyor Ohrid’de: Oldukça görkemli tarihi kale, çok sayıda kilise, manastır dikkati çekiyor.
Ohrid’den Sonraki Durağımız Üsküp.
Üsküp’e giden yolda Mavrova bölgesindeki milli parktan geçiyoruz. Yemyeşil ve dik dağları, dereleriyle Karadeniz’i andırıyor. Bu dağlar, çok sayıda nehri besliyor. Teoman Alili’nin anlatımına göre bu nehirlerde oltaya gerek kalmadan elle balık toplanırmış bir zamanlar.
Mavrova kasabası ve dağları Makedonya’nın kayak merkezi. Oldukça sakin, huzur veren bir doğası var.
Ohrid’den iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Üsküp’e ulaşıyoruz.
Makedonya’nın en büyük kenti aynı zamanda başkenti olan Üsküp, beş yüz yıl Osmanlı idaresinde kalmış. Vardar nehrinin iki kıyısında kurulmuş kent, tarihi eserler yönünden oldukça zengin.
Vardar nehrinin üzerinden geçen ve Fatih Sultan Mehmet zamanında, günümüzden 550 yıl önce yapılan Taş Köprü tüm görkemiyle iki yakayı bağlıyor, kentin en önemli simgelerinden kabul ediliyor.
Fatih Sultan Mehmet zamanında tamamlanan on iki ayaklı ve iki yüz yirmi metre uzunluğundaki köprü Osmanlı Devleti’nin parlak yıllarının simgesi gibi hala ayakta.
Vardar nehrinin bir tarafında Müslümanlar, öteki tarafında Ortadoks Makedonlar yaşıyor. Bir tarafında Üsküp Türk Çarşısı, Kurşunlu Han, Murat Paşa Camii, İsa Bey Camii, öbür yanında Avrupa havasında modern kafeler, restoranlarla bir Avrupa görüntüsü dikkati çekiyor.
Üsküp’teki Kiril Metodi Üniversitesi 1949’dan bu yana eğitim veren ve Üsküp’ün önemli eğitim kurumlarında biri. İki azizin adını taşıyor: Aziz Kiril, Aziz Metodi.
Bugün Rusya, Makedonya, Ukrayna, Bulgaristan, Sırbistan, Kırgızistan, Tacikistan’da kullanılan bu alfabeyi bulan iki kardeş aziz, aynı zamanda Hıristiyanların çok değer verdiği misyonerlerden.
Makedonya’dan Göç
Üsküp’te Türk Çarşısı’nın Osmanlı döneminden kalma parke taşları üzerinde yürüyüp, bir kahvede Türk usulü demlenen çay içmek, Türkçe konuşmalarımızı duyanların Türkçe selamlarını almak, yüzlerdeki hoşnutluğu görmek mutluluk verici. Türklerin sayısının azlığı dikkati çekiyor.
Dağların eteklerinde yeşiller arasındaki küçük köylerde Müslüman Türk-Pomak(Torbeş), Türkler yaşıyor. Bazıları 25-30, bazıları 50 haneli. Bu köylerin sakinlerinin gurbetçi olduğunu öğreniyoruz rehberimizden. Avrupa ülkelerine, İsveç’e, Norveç’e, en çok İtalya’ya gittiklerini anlatıyor. Bunlara “leylek” denirmiş... Eskiden sadece erkekler çalışmaya giderdi, şimdi ailecek gidiyorlar. Yazları düğün dernek için köylerine geliyorlar, düğünlerini nişanlarını yapıyorlar sonra tekrar gidiyorlar… Yolların yapılması hareketi arttırmış.
Makedonya’da Türk Şehitler
Coğrafya kaderdir, der Soner Polat Amiralimiz.
Bu coğrafyada Osmanlı dönemi şehit mezarında otuz bin, Çanakkale için savaşmaya giden elli Türk’ün mezarı var. Soner Polat Amiralimizin jeopolitik üzerine bunca uyarıda bulunmasının nedenlerini burada da bir kez daha anlıyoruz. Türkiye'nin güvenliği için Balkanlar çok önemli.
Makedonya’da Godot’yu Bekleyenler*
1900’lerde Bulgar, Yunan, Sırp komitacıların çatışma alanı olan Makedonya’da kanlı çatışmalar uzun yıllar sürdü. Osmanlı’dan Makedonya’yı kopartmak isteyen bu Balkan uluslarının arasındaki çatışmalar bitmiş görünse de yakın tarihin acılı gölgesi Makedonya’nın üzerinde hala dolaşıyor.
Yugoslavya’ya bağlı bir özerk cumhuriyet iken Tito’nun ölümüyle başlayan parçalanma sürecinde 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Birleşmiş Milletler 1993’te tanıdı.
2017 temmuzunda oldukça sakin ve huzurlu bulduğumuz bu iki milyonluk bu küçük Balkan ülkesinde dağ eteklerinde küçük köylerde yaşayanlar da kentlerde yaşayanlar da geleceğe oldukça umutla bakıyorlar.
Birçoğu Avrupa Birliği hayali kuruyor. Avrupa Birliği’ne giren Yunanistan’ın ulaştığı refah onları çok etkilemiş. Avrupa Birliği’ne girerlerse ülkeye yatırımların çoğalacağı, refahın artacağı beklentisi yaygın; fakat ülkenin adı ve bayrağı hala tartışma konusu. Birçok AB ülkesi, Yunanistan’ın itirazı nedeniyle “Makedonya” adıyla değil FYROM (Makedonya Eski Yugoslavya Cumhuriyeti) adıyla tanıyor.
AB üyesi Yunanistan, topraklarının kuzeyindeki bölgenin adını taşıyan ve İskender’in babası 2.Philip’in hanedanına ait olan simgeyi bayrağında kullanan Makedonya’ya itiraz ediyor.
Yatırımların artması amacıyla bazı kolaylıklar sağlanmış: Makedonya’da yüz bin Euro yatırım yapan, oturma izni aldığı gibi vatandaşlık hakkı kazanıyor.
Trafik sıkışıklığı olmayan sakin insanların ülkesinde zaman zaman neşeli zaman zaman hüzünlü Makedon müziği kulağınıza çalınıyor: Bitola moj roden kraj (Manastır, doğduğum şehir)
Makedonya gezimiz boyunca, Avrupa Birliği hayalinin Türkiye’ye nelere mal olduğunu uzun süredir yaşayan bir ülkenin çocukları olarak bu küçük ülkenin nasıl ayakta kalacağını düşünmeden edemedik.
Türkiye’nin beklediği Godot gelmedi, gelmeyeceği anlaşıldı. Yugoslavya’daki yedi küçük devletten biri olan Makedonya Godot’u bekliyor. Eylül, 2017
*Godot’yu Beklerken, Samuel Beckett,